Bir virüs türü olan korona virüsler, elektron mikroskobuyla bakıldığından yuvarlak ve üzerinde çıkıntıları olan bir taça benzetildiği için, Latince’de taç anlamına gelen koronadan kelimesiyle adlandırılmışlardır.
Toplumumuzda yıllardır koronavirüsler görülmektedir. Bunların en basitleri ve en sık görüleni nezledir. Burun akıntısıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonuna neden olan, 20 farklı virüs türünün bir grubu da koronavirüstür. Koronavirüs ailesinden pek çok diğer koronavirüs, yeni koronavirüse göre daha hafif semptomların görüldüğü, daha hafif seyirli hastalıklara neden olmaktadır. Bu nedenle koronavirüsler, şimdiye değin, konu soğuk algınlığı gibi hastalıklar olduğunda büyük bir salgına yol açmamıştır. Zaman zaman koronavirüsler insanlar ve hayvanlar arasında geçiş gösterebilmektedir. Virüslerin genetik bilgisi, RNA’sının mutasyona uğraması sebebiyle değişiklik göstermektedir. Özellikle yüzey proteinlerinde hücreye tutunup, içeriye girmekte kullandığı proteinlerde değişiklik yaratarak, daha önce oluşmuş bağışıklık sisteminden kaçmakta, hem de daha hızlı çoğalıp hücrelere çok daha fazla zarar verebilmektedir.
Bütün virüs türleri gibi zaman içinde sürekli evrimleşen koronavirüsler 2002 senesinden itibaren grip benzeri semptomlar gösteren daha ciddi sağlık sorunlarına neden olmaya başlamıştır. Koronavirüsler hayvanlar ve insanlar arasında bulaşma riski taşıyan, yani zoonik virüslerdir. Geçmişte MERS adıyla bilinen Orta Doğu Solunum Sendromu’nun develerden, SARS adıyla bilinen Şiddetli Akut Solunum Sendromu’nun da misk kedilerinden insana geçtiği düşünülmektedir. Koronavirüs enfeksiyonlarının yayılmasını önlemek için standart öneriler arasında düzenli olarak alkollü el dezenfektanları veya su-sabunla el yıkanması ve temizliği, öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnun mendil veya dirsek içi ile kapatılması, bu semptomları gösteren kişilerle yakınlaşmaktan kaçınılması yer alır. Kullanılan mendilin derhal çöpe atılması gereklidir.
İlk olarak Çin’in Wuhan bölgesinde, 2019 yılı Aralık ayının başında görülüp, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) tarafından virüsün resmi adı SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2) olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü virüsün neden olduğu hastalığı tanımlamak için Covid-19 terimini kullanmaktadır.
30 Ocak 2020’de Covid-19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir sağlık acil durumu ilan edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ise virüs pandemi, yani küresel salgın hastalık olarak ilan edilmiştir.
Yeni Koronavirüs Hastalığı genel olarak ateş, kuru öksürük ve ilerleyen durumlarda solunum güçlüğü ile seyreden bir hastalıktır. Bunlara ilave olarak boğaz ağrısı, baş ağrısı bulantı-kusma, ishal, burun akıntısı, kas-eklem ağrısı, iştahsızlık gibi farklı yakınmalar da görülebilmektedir. Hastalık bazı genç ve sağlıklı kişilerde hiçbir yakınmaya yol açmazken, bazı kişilerde daha hafif bir klinik tablo ile seyredebilmekte, ancak özellikle, diyabet (şeker hastalığı), tansiyon yüksekliği, akciğer hastalığı, bağışıklık sistemi hastalığı bulunan kişilerde daha ağır ve hastane koşullarında tedavi gerektiren pnömoni (zatürre), akut solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi ciddi klinik tabloların ortaya çıkmasına neden olabilmekte, bazı vakalarda ise ölümle sonuçlanabilmektedir.
Virüs hasta veya hasta olmadığı halde taşıyıcı olan bireylerden öksürme, hapşırma hatta konuşma yoluyla ortaya saçılan damlacıklarla ve hastaların solunum salgılarının temas ettiği yüzeylere dokunulmasından sonra ellerin göz, ağız, burun bölgelerine teması ile bulaşmaktadır. Virüs solunum sistemine yerleşmektedir. Yapılan araştırmalar semptom göstermeden virüsü taşıyan, kuluçka dönemindeki kişilerin de bulaşıcı olduğunu göstermiştir.
Koronavirüsler genel olarak vücut dışı ortamda uzun süre varlığını sürdürme imkanı olmayan virüslerdir. Ancak bazı yüzeylerde birkaç saatten birkaç güne kadar canlı kalabilmektedirler.